4 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/18

Tek çıkış yolu devrimci sınıf hareketi
Saray çetesi yönetemiyor, burjuva muhalefet aciz!
İstanbul’da 1 Mayıs coşkusu: Yaşasın 1 Mayıs!
İzmir’de on binler 1 Mayıs’ta Gündoğdu’daydı
Ankara’da baskı ve engellere rağmen kitlesel 1 Mayıs
Gebze’de 1 Mayıs
Bursa’da 1 Mayıs mitingi: Güzel günler göreceğiz!
Kayseri’de coşkulu ve sınıfın damgasını vurduğu 1 Mayıs!
Türkiye’de her yer 1 Mayıs!
Kürdistan’da 1 Mayıs kutlamaları
Devrimci miras yaşatmak, daha ileriye taşımakla mümkündür!
Avrupa’da kitlesel 1 Mayıs kutlamaları
Dünyanın dört bir yanında 1 Mayıs!
Almanya’da işyeri işçi temsilcilikleri seçimleri
“Üniversiteme dokunma” eylemleri üzerine...
Denizler’in yolu devrime çıkar!
Bataklık
Dünyanın en güzel serçesi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Üniversiteme dokunma” eylemleri üzerine...

 

Üniversiteleri bölmeyi öngören yasa tasarısı gündeme geldiği günden bugüne, İstanbul Üniversitesi (İÜ) başta olmak üzere kimi üniversitelerde eylemler sürüyor. Üniversite öğrencileri ve çalışanları bölünme yasasına karşı kitlesel olarak eylemler gerçekleştiriyor. Üniversitenin bileşenlerinin çok farklı saiklerle bu bölünmeye karşı çıktığı biliniyor.

İlk gün İstanbul Üniversitesi’ndeki eylemlerin ana gövdesini Tıp Fakülteleri oluşturdu. Üniversite yönetim kademesinin de çağrısı ve katılımıyla Çapa ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileri eylemlere yoğun bir katılım gerçekleştirdi. Devamında ise İletişim, Sağlık Bilimleri, Hasan Ali Yücel, Siyasal Bilgiler, Orman ve Veterinerlik fakülteleri eklendi. İkinci gün yasa tasarısı kapsamından Çapa çıkartıldı ve farklı fakülteler eklendi. Üçüncü gün ise ODTÜ’den Sakarya’ya üniversitelerde dayanışma eylemleri yapıldı. Gazi Üniversitesi gibi gerici çetelerin etkin olduğu bir üniversitede dahi “bölünme”ye tepki örgütlendi.

Ne istiyorlar, ne kadar istiyorlar?

Uzun zaman sonra ilk defa üniversitelerde bu kadar kitlesel bir eylem gerçekleştirildi. Bu tablo, her sorun karşısında sokağa inmese de, OHAL koşullarında bile gençliğin dinamik bir kitle olduğunu gösterdi. Üniversitelere dönük toplam saldırıların bir birikimi olarak açığa çıkan bu tepkinin sınırları var elbette. Zira ortak eksen olan “bölünmemek” talebi kendi içerisinde farklı eğilimleri temsil ediyor. Dahası bu eğilimler eylemlerin “bölünme” riskini de içerisinde barındırıyor. Bugün Cerrahpaşa’nın kimi “kaygılar” öne sürerek ve iktidarın uzatacağı eli esas alarak Beyazıt’tan ayrı davranması bunun göstergesi sayılabilir. Bu böyle olmakla birlikte söz konusu hareketlilik gençlik mücadelesi açısından önemli deneyimler biriktiriyor. Kazanımla sonuçlandığı koşullarda ise gençlik içerisinde moral dayanakları güçlendireceği açık. Zira, geniş öğrenci kitleleri adım atınca, birlikte sokağa inince bir şeyler kazanabileceğini görmüş olacak. Bu önemli.

Genel olarak öğrenciler açısından bölünmeye karşı çıkmanın daha çok “akademik kariyer” odaklı bir anlamı bulunmakta. Öğrenciler içerisinde eylemleri “ideolojilerden” ve “politikalardan” uzak tutma, “izole etme” eğilimi buradan güç alıyor. Bunun kendisi, politik gençlik örgütlerine üniversiteleri hedef alan kapsamlı saldırı karşısında gençlik kitlelerini aydınlatma, politize etme konusunda ayrıca sorumluluklar yüklüyor. Fakültelerin içerisinde bulunan gençlik örgütlerinin bu yönlü kimi çalışmalar yürüttüğü söylenebilir. (Okul arsalarının ranta açılmak istenmesi, parçalara ayrılan üniversiteleri özel okullara dönüştürme politikaları vb. forumlarda ve toplantılarda politik gençlik grupları tarafından işleniyor).

Gelinen süreçte, Çapa’nın listeden çıkartılması ile birlikte İstanbul’da eylemlerin dinamik iki merkezi var: Beyazıt ana kapı önü ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi.

Devlet ve üniversite yönetimleri gençlik eylemlerinin denetim dışına çıkmaması için özel bir çaba harcıyor. Üniversiteliler arasında “provokasyon olacak” söylemi sürekli olarak yayılıyor. “Siyaset yapmıyoruz” söylemi de öyle. Örneğin Cerrahpaşa’da 3. gün eylemlerinde okul yönetimini temsilen yapılan konuşmada şunlar söylendi:

“Biliyoruz kendi aranızda konuşuyorsunuz, diyorsunuz ki Çapa uğraştı bizim yönetim pasif kaldı. Böyle bir şey yok. İlk gün tasarı açıklandığında Çapa’lı hocalar havaalanında sayın cumhurbaşkanımızı görüp, Çapa’yı listeden çıkarttı. Ama demedi ki Cerrahpaşa da listede olmasın. Bazı hocalarımız attığı twitleri sildi. Bunları unutmayacağız. Size de söylüyoruz cumhurbaşkanımıza ulaşabilirseniz, bir kanal bulabilirseniz randevu almaya çalışıyoruz.” Bu konuşma eylemlerin nasıl bir sınırda tutulmak istenildiğini anlatıyor. Üniversite öğrencileri içerisinde var olan huzursuzluğun tepkiye, daha da büyük bir eylemliliğe dönüşmesini istemiyorlar. Hafta içerisinde Recep Tayyip Erdoğan’ın konuya ve eylemlere ilişkin “ideolojik-siyasi” tanımlaması ise Cerrahpaşa bileşenleri açısından tam bir hüsran ile karşılandı. Buna rağmen hâlâ AKP yanlısı üniversite yönetimlerinin tasarının meclisten geçmemesi konusunda iyimser bir “umudu” var. Bunun için de “provokasyonsuz”, sokağa inelim ama kimse bizi kötü göstermesin bakışı ile işleri yürütmeye çalışıyorlar. Bu bakış üzerinden bölünme karşısındaki öğrencileri de bölüyorlar. Tablonun biraz daha net anlaşılması için yukarıda aktardığımız kısmın eylemlerin genel muhtevasına gölge düşürmediğini de vurgulamak lazım.

İkinci günde İÜ’nün temsilcileri ile yapılan ortak toplantıda Cerrahpaşa ÖTK diğer bileşenlerle birleşmek istemediğini ortaya koydu. Temsilcilerin tutumu elbette ki tüm eyleme katılanları ve hatta Cerrahpaşa öğrencilerinin tutumunu göstermemektedir. Bu sürecin ilerlemesiyle birlikte aşılabilecek bir sorundur. Keza ÖTK’ları, siyasetleri, okul yönetimlerini aşan bir eylemsel tepki ortadadır. Bu süreç sönümlense bile gençlik mücadelesi açısından önemli sonuçlar yaratacaktır.

Nasıl yapmalı?

Tasarının akibeti konusunda bir kargaşa yaşanıyor. Bu konuda henüz net bir çerçeve ortaya konmuş değil. Ancak eylemler karşısında bir klasik yöntem olarak faşist saldırılar kullanılmaya çalışılabilir/çalışılıyor da. Zira AKP iktidarı da, bugün öğrencilerinin yanında gibi görünen okul yönetimleri de giderek büyüyen bir gençlik hareketi istemiyor.

Yukarıda tariflenen olgular üzerinden mevcut hareketi politize etmek, saldırılar konusunda üniversiteli gençliği aydınlatmak, eylem süreçlerini sürekli ileriye doğru büyütmek (forumdan mitinge, fakülte eylemlerinden topyekûn boykota), sürecin içerisinde yer alan politik gençlik gruplarının önünde duran sorumluluklar olarak öne çıkıyor. Bu ise, her şeyden önce hareket halindeki gençlik kitlelerini ileriye çekecek bir inisiyatifle davranmak anlamına geliyor. Gençlik örgütleri bunun yol, yöntem ve araçlarını yaratarak, hareketi kendi dinamikleri üzerinden örgütleyerek ve kalıcı mevziler oluşturarak güne yüklenmelidir.

 
§